Çok kritik aylar, günler, hatta saatler yaşıyoruz. Ülkemizin, halkımızın aleyhine durmadan bir şeyler değişiyor. Yeni yeni planlar, tertipler hazırlanıyor. Sevr haritaları çiziliyor. Sözler alınıp, sözler veriliyor. Yeni kararlara imzalar atılıyor.
Batı, ABD ve onların DOĞAL MÜTTEFİKLERİ şeriatçılar, 1919’larda, 20’lerde beceremediğini bugün, 21. Yüzyılın Vahdettin’leri, Damat Ferit’leri, BOP Eş Başkanları ile yapmaya çalışıyor. Mustafa kemal karşısında onarılmaz yenilgiye düşenler, o yılların öcünü almaya, Türkiye Cumhuriyetini yok etmeye bugün yeniden heveslendiler.
Çok endişe verici, çok tedirgin edici, çok tehlikeli bir ortam yaşıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti büyük bir kuşatma altındadır bugün. Amerika’sı, Avrupa’sı, dincisi, PKK’lısı candan, sıkı bir işbirliği içerisinde, dört koldan saldırıya geçmiş, tüm güçleri ile yüklenmektedirler.
Savaş alanı cumhuriyettir; Cumhuriyet ideolojisidir, Cumhuriyet ekonomisidir.
Ulusal ekonomi, ulusal kültür, ulusal politika, ulusal olan ne varsa; yerle bir ediliyor. Tıpkı bir devenin zücaciye dükkânına girmesi gibi… Türkiye bir kaos, bir kargaşa ortamına itilmiş. Her şey paramparça, her şey darmadağın...
AKP, bir yandan teröristlerle yeni Türkiye haritaları çizerek, Türkiye’yi parçalama planları yaparken, bir yandan da Milletin Meclisinde terör estirerek “İç Güvenlik Paketi” adı altında, yeni faşist kanunlar çıkarmaya çalıyor…
HDP milletvekillerini İmralı’ya gönderip, terörist başından emirler alıyor.
Hem de herkesin gözü önünde, gözünün içine baka baka, göstere göstere... Kapı arkalarında falan da değil artık.
İHANET TRAFİĞİ HIZLANDI.
40 bin kişinin katili şimdi yere göğe sığdırılamıyor. Bebek katili el bebek, gül bebek. “APO villaya çıkacak…” lafları dolaşıyor ortalarda…
Abdullah Öcalan'ın yazdığı 10 maddelik açılım mutabakatı hükümet katından ilan edildi. Bu politik birleşmeyi Şehit Aileleri Derneği Genel Başkanı Hamit Köse, "Bu Türk’e de Kürde de ihanettir” sözleriyle eleştirdi…
İktidar, kanlı terör çetesinin önünde diz çöktü. İki büklüm. El pençe, divan...
ÜLKE PARÇALANIYOR, NERDESİN EY HALKIM? UYKUYA DEVAM MI? NERDESİN?
Cumhuriyeti korumak, kollamak, yıkılmasına engel olmak, Kurtuluş Savaşında olduğu gibi yine yiğit halkımıza ve onun önderlerine düşmektedir.
Aydınlara düşen en büyük görev ise bugün sessiz, tepkisiz, suskun toplulukları harekete geçirebilmek, tarafsızları kazanmak, halkın bilinçlenmesine, gerçekleri görmesine yardımcı olmak, onları demokratik eylemlere, direnişlere hazırlamaktır. Ulusal birlik ve beraberlik temelinde yılmadan, usanmadan, her gün yeni bir dirençle yeni bir güne başlamaktır.
“Bir ülkede namus sahipleri, en az şer ehli, yani namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket mutlaka batar!”
Bülent Arınç Manisa’nın Turgutlu ilçesinde “Biz teröristle, örgütle pazarlık yapacak, namussuz, şerefsizlerden değiliz” demişti.
Zamanın Başbakanı da bir konuşmasında “PKK ile görüşmedik, bunu iddia edenler şerefsizdir…” demişti…
Düşünüyorum. “Acaba” diyorum kendi kendime, “Bu ‘şeref’ kavramının anlamında bizim bilmediğimiz bir değişiklik mi oldu? Bizim görmediğimiz yeni sözlükler, sözcükler mi türetildi?
Ya da terörist, cani, katil kavramlarının anlamı mı değişti.
Ya da bebek katilleri şarap gibi yıllandıkça değer mi kazanıyor AKP döneminde…
Zamanla eşkıyalar kahraman, kahramanlar eşkıya mı oluyor?
Şehit anaları, babaları kahrından, üzüntüsünden can veriyor.
Nasıl zulüm bu? Nasıl işkence?
Böyle bir zulüm şimdiye dek görülmedi. Yaşanmadı.
Ama bu zulmü yapan zalimler şunu asla akıllarından çıkarmasınlar:
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste…
Atalarımız, zorba sultanlara “Zulmün artsın padişahım ki tez yıkılasın…” diye boşuna söylememiştir. Çünkü zalimler köşeye sıkıştıkça, çaresizlik bataklığında çırpındıkça, altlarından koltuklarının kaydığını gördükçe, bir kat daha zalimleşirler.
Zulümleri daha da artar… Zulmü artanların sonu ise tez gelir…
Baskı, zulüm uygulayarak, insanların söz söyleme, protesto etme özgürlüğünü kısıtlayarak, yetim hakkı yiyerek, yığınları aç sefil bırakarak hiçbir iktidarın şimdiye dek ayakta kaldığı, saltanatını sürdürdüğü görülmemiştir.
Karanlığın temsilcileri, diktatörler tüm çabalarına karşın tarih çarkına geriye çevirememişlerdir.
Bir zamanlar Şeyh Bedreddin’ler, Pir sultan Abdal’lar da eşkıyalıkla suçlanmıştı. Hızır Paşa’lar, Bolu Bey’leri dünyaya direk kalacaklarını sanmışlardı. Halkı canından bezdirmişlerdi.
Bir zamanlar Vahdettin’ler, Damat Ferit’ler de emperyalizm ve işbirlikçilerine direnen, isyan bayrağını açan Mustafa Kemal’i “eşkıyalıkla” suçlamışlardı.
Ama yok oldular.
Toz oldular.
Hiçbir faşist kendini ülkenin tek egemeni, durdurulamayacak, engellenemeyecek tek gücü sanmasın. Hızır Paşa’lar, Nemrut Mustafalar, Damat Ferit’ler, Evren’ler, Özal’lar nasıl yok oldularsa, bugünkü zalimler de günü geldiğinde ABD’si, AB’si, ağababaları ile birlikte çekip gidecektir…
Efendilerinin önünde secdeye yatan yandaş basın, yandaş yargı da efendileri ile birlikte tarihin çöplüğünde yerlerini alacaktır…
Tarih, halk düşmanlarının kırık dökük mezar taşlarıyla doludur.
(alieralp37@gmail.com)
KEMALİSTLER Kemalistler TWİTTER GÜNCELLEMELERİ GÖRMEK İÇİN
- Kemalistler Instagram da takip et
Takip Et Kemalistler