Türkiye'de bir iç savaş- çıkması için tüm koşullar hızla olgunlaştırılmaktadır.
AKP halktan ne kadar saklamaya çalışsa da APO denen katilin avukatları aracılığı ile açıkladığı üç protokolün olduğunu biliyoruz.
Ne var ki bu protokolün içeriğini bilmiyoruz ama açıkça görünen Türkiye’yi hükümet değil dışarıdan birileri yönettiğidir.
Buna itirazı olan var mı?
Aksi olsaydı;
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletini bir terörist başı tehdit edebilir ve gün verebilir miydi?
Ya emrimi yaparsınız, ya da savaş çıkartırız diyebilir miydi?
Kimdir bu adam?
Kırk bin insanın ölümünden sorumlu bir cani.
Binlerce kadın, erkek, çocuk, Türk, Kürt, meshep ayırt etmeden canlı bombalarla katleden, askerimizi, polisimizi kalleşçe sırtından vuran, pusular kuran, karakolları basıp askerlerimizi (bunların içerisinde Kürt kökenli askerlerimiz komutanlarımız da var) şehit eden katildir.
Mayınlarla binlerce askerin kolsuz, bacaksız, kalmasına, gözlerini kaybetmesine sebep olan hayatları karartan bir terör örgütünün Hüküm giymiş elebaşısıdır.
Aslında yaşamayı bile hak etmeyen bu bebek katili caniye taviz üstüne taviz veren, Türkiye’yi böyle utandıracak bir duruma düşüren iktidara ve buna göz yuman muhalefet partilerine yazıklar olsun demelidir…
Sözlere bakın;
“4-5 aylık bir süreçte en geç Nisan 2015'a kadar tüm aşamaları bitmek zorunda, aksi takdirde sabrımın son sınırındayım” diyor.
Senin sabrına tüküreyim…
***
Postacılarından Hatip Dicle, 'Demokratik Çözüm ve Müzakere Taslağı'nın herkes açısından çok iyi anlaşılması gerektiğini;
“barış ve çözüm elimizi uzattığımızda yakalayacağımız kadar yakın ama o kadar da Sırat Köprüsü'nden geçer gibi tehlikeli bir noktada" diye hava atıyor.
“NATO'nun 5'inci maddesinin 'B' şıkkı var; Eğer 'NATO'ya bağlı bir ülkede iç savaş çıkar ve o ülke bu iç savaşı bastıramazsa NATO müdahale eder' diyor.
Bütün güvenceleri güya bizim müttefikimiz olan ABD.
Bunun için horozlanıyorlar…
Amerika’nın BOP projesi için uyanık geçinen bu zavallıları kullandıklarını halen anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar.
Silah zoruyla, tehditle çoğu Türkçe bilmeyen Doğu ve Güneydoğudaki Kürt halkını yalanlarla kandırarak kendilerine bağımlı kılan PKK uzantısı partiler ve onların çıkarcı vekilleri sayesinde Türkiye bir iç savaşa sürüklenmektedir.
Burada karlı çıkacak başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerdir.
Türkiye’yi İstiklal Savaşımızda silahla yenemeyenler bu sefer işi içeriden halletmek, kardeşi kardeşe kırdırmak istemektedirler.
Tıpkı Irak’ta, Suriye’de, kısaca Ortadoğu’da olduğu gibi!
***
12 sene önce terör neredeyse sıfır noktasında iken bugün işbirlikçiler sayesinde ne yazık ki ülkemiz bu hale gelmiştir.
Güçlü Türk Ordusunun “darbe yapacaklardı” kumpası ile önemli konumlardaki komutanları zindanlara kapatmaları, hem orduyu dağıtmak amaçlı hem de gerçek bir darbe olabilir korkusundandı.
Bölgede görev yapan neredeyse tüm üst düzey görevli askerleri gözaltına alarak, doğudaki güç odaklarına serbesti sağlayan da AKP hükümetidir.
İşte bunların sonucunda çıkarılan yasalarla, bu gün asker hükümetten izinsiz bir şey yapamaz, eli kolu bağlanmış hale getirilmiştir.
PKK cinayetler işliyor, yakıyor, yıkıyor, talan ediyor asker ve polis sadece seyrediyor.
Yani Türk Ordusu ciddi bir müdahale yapmıyor, yapamıyor, Kürtçüler ve PKK da böylece kendilerini fasulyeden nimet sayıp havlayıp duruyorlar.
Aslında Apo denen cani ile anlaşmış olan devlet, otoritesini PKK’nın üzerinden çekmiş, ona bütün yolları açmıştır.
Bundan ötürü, yol kesip kimlik soruyorlar, haraç alıyorlar.
Fiilen bölge onların ellerine geçmiş gibi rahatça hareket ediyorlar.
Eski başbakan ve şimdiki minik başbakan ile gerek YCHP, gerekse MHP ciddi hiçbir eylem ve söylem içerisine girmemektedirler.
Barış, demokrasi sözleri tamamen aldatmacadır.
Düşünelim, biz bir harp içinde miyiz?
Yoksa birileri ile küs müyüz?
Bu ne barışıdır?
Bu ülkede benim ne kadar özgürlüğüm varsa Kürt ve diğer kökenli vatandaşlarımızın da o kadar özgürlüğü vardır.
Benim için adalet nasıl işliyorsa diğer vatandaşlarımız için de aynıdır.
Herkes yarınlara kuşku ile bakmaktadır.
Hiç birimizin ne can ne de mal güvenliğimiz yoktur.
İşsizlik, yoksulluk ve cahillik almış başını gitmektedir.
Burada önemli olan ve bizi düşündürmesi gereken esas konu topraklarımızda binlerce yıldır olan birlikteliğimizi emperyalist güçlerin kendi çıkarları için bozmak Türkiye’yi aynen Osmanlının çöküşü gibi yok etmek istemeleridir.
Buna izin vermemeliyiz.
Ailelerimizin parçalanmasına izin vermemeliyiz.
***
Bu ülkenin varlığı dışında her işbirlikçiye neler vaat ettiler bilemem ama burada bizlere çok büyük görev düşmektedir.
Önce vatan demeli el ele vermeliyiz. Gerisi teferruattır.
Bakınız, “bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket; ırk, din ya da mezhep ekseninde çıkartılacak iç savaştır” demiş atalarımız.
Bu sözlerin ne kadar doğru olduğu tarihte yazılıdır.
Parçalanan, yok olan ülkelerin başlarına ne gelmişse hep bu sebeplerden gelmiştir.
Bunu bizde de kaç kez denediler ama başarılı olamadılar.
Burada biz yurtseverlere düşen görev çok ağırdır.
Hem içeride AKP ye ve onun rejim değiştirmesine izin vermeyecek hem de dış güçlere karşı dik duracağız.
Bu nasıl olacak diye düşünmeye gerek yoktur.
Yolumuz Atatürk yoludur orada birleşeceğiz.
AKP’nin ne yapmak istediği ortadadır.
***
Minik başbakana ve eski başbakana 1.Önerim, bırakın Kürtçülerin oylarını almayı bu ülkede yaşayan 76 milyon insanın oylarını almaya çalışın.
2. Önerim, hepimizin selameti için Türkiye’nin NATO’dan çıkması olacaktır.
Çünkü oradan çıkmamız ne Kürtçülerin ne de ABD’nin işine gelmeyecektir.
Öyleyse bunu bir an önce uygulamalıyız.
Suriye’nin başına geleni yaşamamalıyız.
Bunu bizlere yaşatmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Aklımızı başımıza toplayalım.
Türk, Alevi, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Rum, Yahudi bu ülkede yaşayan tüm yurt sevenler bir ulus olarak, el ele verelim bizi kulluktan çıkartan, cumhuriyetimizi kuran, bizleri modern çağa taşıyan Atatürk’te birleşelim.
Sevgilerimle.
KEMALİSTLER Kemalistler TWİTTER GÜNCELLEMELERİ GÖRMEK İÇİN
- Kemalistler Instagram da takip et
Takip Et Kemalistler