ULUSAL SOL İDEOLOJİ - Kemalistler -->

ULUSAL SOL İDEOLOJİ

ULUSAL SOL İDEOLOJİ


‘Milliyetçi sol ideoloji’ de denilebilir.
Zaman içinde nasıl evrildiği ve Yirmibirinci Yūzyılda etkin olup olamayacağı ūzerine daha çok tartıșılacak gibi görūnmektedir.
Burada, bu ‘ideoloji’nin kökenleri ūzerine kimi saptamalar yapılacaktır.
Tarihçe
Birinci Dūnya Savașı ertesinde dūșūnsel alanda yeni arayıșlara yöneldi dūnya.
İlk bakıșta söylenebilecek olan, 20.yūzyılın bașında, Ekim Devrimi ve Birinci Dūnya Savașı ertesinde, dūșūnce merkezlerinin Batı’dan Doğu’ya doğru kaymaya bașlamıș olduğudur.
Ne var ki, dūșūnce ‘coğrafya’sındaki bu kayıș, Lenin’in ‘Gerici Avrupa İlerici Asya’ biçiminde en ūst derecede formūlleștirdiği bir ‘soyutlama’ olarak kalmıștır.
‘Ezber’ olmasa da, ‘kalıplarla dūșūnme’ yerine, o gūnūn ‘maddî’ koșullarına bugūnden yeniden-bakılabilmelidir. Ancak bu salt bir ‘okuma’ biçiminde değil, ama aynı zamanda, deyim yerinde ise, ‘gramer’ine de değinilerek yapılmalıdır.
Denilebilir ki, 20. Yūzyılın bașında girilen ‘sūreç’, salt çevre ūlkelerde ‘yapay devlet’lerin kurulușlarıyla sınırlı kalmayıp ‘merkez’ ūlkelerde de yașanmıștır. Madalyonun öte yūzū olan ‘yapay ulus’ların kuruluș sūreçleri de hem ‘merkez’ ve hem de ‘çevre’ coğrafyalarda yașanmıștır.
Bu ‘tez’in ‘anti-tez’i de, salt dūșūnce planında, ‘yapay devlet’ ve ‘yapay ulus’ kuruluș sūreçlerinin tarihin belli bir döneminde her ikisinin de ‘yıkılıș sūreçleri’nin ortaya çıkabileceğidir.
Aradan geçen tam yūzyıl sonra bu ‘anti-tez’in yașanıyor olup olmadığına okuyucu karar verebilir. Eğer öyle ise, ‘sentez’ ūzerine ‘dūșūnce ūretmek’ çok daha kolay olacaktır, ki burada anlatılacak olanlar bu ‘dūșūnsel çaba’lara katkı olarak değerlendirilmelidir.
Sūrecin dinamikleri
1918’deki ‘mūtareke’ Osmalı’nın sonu olduğu kadar Alman İmparatorluğunun da sonunu getirmiștir.
Almanya’da, Weimar Anayasası’nın 31 Temmuz 1919 tarihinde kabul edilmesinin ardından Almanya Federal Cumhuriyeti kuruldu (1). Savaștan, sözcūğūn tam anlamıyla ‘yıkılmıș’ olarak çıkan Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorlukları her bakımdan yeni bir ‘kuruluș sūreci’ne girmiș oldular.
İște Birinci Dūnya Savașı ertesinde ‘ulus’ temeli olmayan ancak ‘uluslașma sūreci’nin ‘kaynașmıș bir kitle’ yaratabileceği ‘dūșūnce’sine dayanan yeni bir ‘ulusalcılık’ akımı doğdu.
‘Ulusalcılık’ dūșūncesinin ‘yeni bir evre’sine geçilmiș oldu da denilebilir.
Bu, o denli ‘nötr’ bir ‘ulusalcılık’ dūșūncesidir ki, ‘sosyalizm’den ‘komūnizm’e, ‘bolșevizm’den ‘fașizm’e bir dizi kavramla būtūnleștirilebilmiștir (2).
Nasyonal-sosyalizm ve nasyonal-bolșevizm kavramları bu sūreç içinde, hem de biribirlerine karșıt olarak ortaya çıkmıșlardır.
Savaș sırasında İmparatorluğu desteklemiș ve kapitalist devlete dayanarak așamalı reformlarla onun yașatılabileceğini dūșūnen ‘sosyal ulusalcılar’ (sociaux-nationalistes)’e karșıt olarak, ulusal-bolșevikçilik akımı, ulusal-devrimci (national-révolutionnaire) dūșūnce akımının sol kanadında ortaya çıkmıștır.
Ekonomi ve strateji
Almanya’da, ulusalcılık ile sosyalizm arasında kurulabilecek yakınlığın iki ayağı olduğu söylenebilir :
Jeopolitik açıdan Polonya’nın paylașımından buyana, Almanya ile Rusya arasındaki jeopolitik yakınlığın devamı, Sovyetler Birliği’nin kurulușundan sonra da Batı’ya olan gūvensizlik ve genç Doğu halklarının Avrupa’nın geleceğini belirleyeceğine olan inanç benzerliği
İdeolojik bakımdan halk savașı, liberalizm ve kapitalizm karșıtlığı konularındaki ideolojik tutum benzerliği
Weimar Cumhuriyeti kurulduğunda, Almanya, Poznan gibi tarıma elverișli topraklarını yitirdiği için bir yandan ‘geçim maddeleri’ sıkıntısı çekerken, öte yandan savaș tazminatları ödeme yūkūmlūlūğū altına girmiști. Dahası ūrettiği sanayi mallarını pazarlayabilecek piyasalardan da yoksun kalmıștı. Sovyetler Birliği ise, tarımsal ūrūnlerini satıp sanayi ūrūnleri alabileceği bir piyasaya gereksinim duymakta idi. Böylece iki ūlkenin çıkarları būyūk oranda çakıșıyordu.
Bu tūr bir stratejik yakınlașmanın karșı kamp için tasarladığı ise, Fransa ve İngiltere’nin kolonilerinde (Arap, Hint ve Çin) ‘halk ayaklanmaları’nı desteklemek ve anti-koloniyal bir ideoloji geliștirmek olmuștur (3).

29 Bunalımın getirdikleri
Daha sonra (1930-33) Der Vorkampfer dergisi çevresinden kimi ulusal bolșevikçi yazarlar Karl Marx ile Alman ekonomist Friedrich List’in (4) dūșūncelerini bağdaștırmaya çalıșmıșlardır.
Bunlar içinde Arvid Harnack (1901-1942), 1929 Būyūk Bunalım’ında dizleri ūzerine dūșen kapitalist sistem karșısında Sovyet bașarısının ‘planlama’dan geldiğini ileri sūrerek ekonomist Friedrich Lenz (1885-1968) ile birlikte Sovyetik Planlama Ekonomisini İncelemek İçin Bilimsel Emek Birliği’ni (Wissenschaftliche Arbeitsgemeinschaft zum Studium der sowjetischen Planwirtschaft -ARPLAN) kuracak ve bu bağlamda bașka araștırmacılar ile birlikte Sovyetler Birliği’ne gidecektir.
Ve Tūrkiye
Buraya kadar anlatılanlar ile Tūrkiye’nin o dönemdeki ‘milliyetçilik/halkçılık’ tartıșmaları ve 29 Bunalımı’ndan sonraki ‘devletçilik/plancılık’ tartıșmlalarının ne denli benzeștiğini söylemek bile fazla..
Ne var ki, 1960’lı yıllardan sonra gerek ‘ortanın solu’ ve gerekse Ecevit’in ‘Demokratik Sol’ hareketinin ne ‘tarihsel’ ve ne de ‘ideolojik’ bir temelinin olmadığı söylenebilir. Bunlar daha çok ‘popūlizm’e özenen, ancak onda bile bașarılı olamayan ‘dūșūnsel çaba’lar olarak kalmıșlardır.
__________________
(1) Ayrıntı gibi görūnse de, ūzerinde durulması gereken konu; Federal Alman Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasındaki ‘ciddî’ ayırımdır. Aynı dönemde kurulan Tūrkiye Cumhuriyeti’nin bir Tūrk Cumhuriyeti olmadığı gibi, Almanya’da da Alman Cumhuriyeti değil ama Almanya Cumhuriyeti kurulmuș oldu. Bu adlandırma Kurucu Almanya Ulusal Meclisi ve Tūrkiye Būyūk Millet Meclisi için de geçerlidir.

(2) Ideolojinin kurucusu olarak Ernst Niekisch(1889 - 1967) adı ileri sūrūlmektedir. O arada Ernst Jünger (1895 -1998) sayılabilir.Fransa’da ise Boris Souvarine (1895-1984) ve Halkçı (le Populaire) gazetesi çevresindeki dūșūnūrlere bakılabilir. Ancak Gino Germani’den Torcuato Di Tella’ya, Ernest Gellner’den’den Henning Eichberg ve Max Stirner’e değin daha çok ‘popūlizm’ ūzerinde çalıșan yazarlar daha farklı bir bakıș açısı geliștirmișlerdir .
(3) Gūnūmūzde bu yaklașımın benzerinin Rus stratejist Alexandre Dugin’in ‘Avraysacılık’ tezlerinde yeniden canlandırılmak istendiği söylenebilir.
(4) Friedric List (1789-1846), Birinci Dūnya Savașı öncesinde Almanya’da Karl Marx’tan sonra en çok tanınan ekonomistlerden biri olup, 1845 yılında yazdığı Ekonomi Politiğin Ulusal Sistemi (Système national d'économie politique) adlı çalıșmasının Almanya’nın birliğini sağlayan Bismark’ın bașucu kitabı olduğu söylenir. Ancak List, bir yandan ekonomi politik alanında ‘tarihçi okulun kurucuları arasında yer alırken, 29 Bunalımı’ndan sonra ‘korumacı’ dūșūnceleriyle daha çok bașvurulan bir ekonomist olacaktır.




Habip Hamza Erdem



Benzer içerikleri okumaya devam et

Benzer içerikler

© Copyright 2019 Kemalistler | All Right Reserved