Tünay SÜER - Dokunulmazlık oyunu - Kemalistler -->

Tünay SÜER - Dokunulmazlık oyunu

Tünay SÜER - Dokunulmazlık oyunu

14 yıldır iktidarda olan AKP,  hiçbir iktidar döneminde olmayan talan, yalan, hırsızlık rüşvet olayları ile ve dört bakanı hakkındaki yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı zamanda dahi ısrarla dokunulmazlıkları kaldırtmamıştı.

Üstelik onları koruma altına alarak sadece istifalarını sağlamıştı.

Peki, ne oldu da birden bire dokunulmazlıkları kaldırma isteği depreşti dersiniz?

Aslında birden bire değil tabiki…

Yıllardır hazırlanan cumhuriyeti yıkma projeleri Fethullah, Amerika ve AKP işbirliği ile bir tiyatro oyunu gibi bizlere seyrettirilerek hayata geçiriliyordu zaten.

Hatırlayalım; Ergenekon ve kolları davalar ile TSK’ya darbe fiilen başlatılmıştı.

Bir ülkenin can damarı olan ordusunun yeni emekli olmuş genelkurmay başkanına kadar yüksek rütbeli subayları, Kemalist aydınları tutuklanarak zindanlara kapatılmışlardı.

Amaç Türkiye Cumhuriyetini kuran iradeyi ortadan kaldırmaktı.

                                                                  ***

Ordumuzun gözbebeği olan komutanlar ve aydınlarımıza zindanlarda manevi işkenceler yapılmış, aileler perişan olmuştu.

Yaşam koşullarının çok kötü olduğu hapis hayatı ile hastalanan ölen vatanseverler olmuştu aralarında.

Yıllarca süren davalar sonucunca müebbet dâhil çok ağır hapis kararları hükmü verilmişti haklarında.

İşte tam o sıralarda iktidarı paylaşamadıkları için bozulan ortaklıkları ile intikam duyguları içerisinde olan Fethullah Gülen tarafından 17+ 25 Aralık rüşvet olayları

ortaya çıkarılmıştı.

Bu rüşvet olaylarının içinde zamanın başbakanının oğlunun adı da karışmıştı.

Netice olarak başbakan “bize darbe yapılacaktı, kumpas hazırladılar, Devlet içinde paralel yapı varmış, oysa ne istedilerse vermiştik, Ergenekon’da kumpastı, aldatıldık” sözleri ile büyük vurgunun üzerini kapatmıştı.

O güne kadar el üstünde tutulan altlarına zırhlı araçlar verilen savcılar, hâkimler ve emniyet müdürleri, polisler, ya sürüldüler ya da görevlerinden alınıverdiler.

Yıllarca ölmeden mezara gömülmüşçesine tutuklu yaşamak zorunda bırakılan Kemalistler böylece serbest kalabildiler.

Onların özgür kalmaları bir mükâfat değildi, kaybolan yılları asla bir daha geri gelmeyecekti.

Onlar Türk ulusunun onurlu kahramanları olarak tarihe geçtiler.

Baş eğmediler, diz çökmediler…

Onlarla ne kadar gururlansak azdır.

***

Başbakan ortaklık bozulunca ve de olayların üzeri örtülünce kendinden olmayan kişileri cemaatçi, paralelci diyerek tüm kurumlardan alarak yerlerine kendine biat edecek kişileri getirdi.

Yargı büyük oranda yara almış ve güvenirliğini kaybetmişti böylece.

Erdoğan çok güçlenmişti.

Cumhurbaşkanı seçildiği gün rejimin fiilen değiştiğini ilan etmekte bir sakıncası kalmamıştı artık.

Şimdi tek bir sorun vardı önünde, o da Türk Usulü başkanlık isteğinin önündeki son

engeli yeni anayasa ile kaldırmak sultanlığını ilan etmekti.

AKP ve arka bahçesi olan MHP nin oyları anayasayı değiştirmeye yetmiyordu.

HDP ile yolları ayrılmıştı veya öyle gösteriliyordu.

Zira ABD’nin isteği üzerine terörist başı ile masaya oturulmuş anlaşmalar yapılmıştı.

Güneydoğu’da kan gövdeyi götürür durumdayken,

Her gün şehit haberleri gelirken,

Ve ülkenin çeşitli kentlerinde canlı bombalar patlarken,

İnsanların can güvenlikleri kalmamışken

Türkiye bir yangın yerine dönmüşken

Erdoğan emretti ve dokunulmazlıkların kaldırılması CHP ve MHP’nin katkılarıyla meclisten geçiverdi.

                                                            ***

Anayasa değişikliği teklifi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından jet hızıyla onaylandı.

Resmi gazetede yayınlandıktan sonra yürürlüğe girecek.
Bağımsızlığı büyük ölçüde tutsak olmuş yargı, dosyaları inceledikten sonra kararı TBMM’sine gönderecek!

Fezlekeli milletvekilleri hakkında verilen kararla vekillerin üyelikleri hemen düşmeyecek ama kesin hüküm giyme halinde düşmesi, mahkeme kararının Meclis Genel Kurulu'na bildirilmesiyle mümkün olacak…
Milletvekillerinin ceza alması durumunda ara seçim de gündeme gelebilecek.

Zira Anayasa’nın 78. maddesine göre, Meclis’teki milletvekili sayısının yüzde 5’i, yani 28 milletvekilinin koltuğu boşalırsa 3 ay içinde yeni bir seçime gidilecekti.

Kılıçdaroğlu neden evet dedi?

Hakkında şimdilik bildiğimiz kadarıyla 37 dosya ile dokunulmazlığının kaldırılması var.

Erdoğan’ın diline düşmesin diye mi evet dedi?

Bir genel başkan olarak hayır oyu kullanırsa HDP’yi desteklemiş görülmesini mi düşündü?

Yoksa altında başka bir düşünce mi var bilemiyoruz.

Çünkü gerek parti içindeki hukukçular gerekse dışarıdaki vatansever hukukçular bu teklifin anayasaya aykırı olduğu görüşündeyken bir genel başkanın kahramanlık yapmaya kalkması yanlışlarla doludur.

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce Çağdaş Yaşam ‘a verdiği röportajda

Yönetimsizlik sorununun partinin ilkelerinden uzak bir siyaset gütmesine neden olduğunu ve önümüzde büyük bir krizin bizleri beklediğini söyledi.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, 60’dan fazla milletvekilinin mahkemelerde onuru ile oynanacağını söyleyen İnce;

el âlem ne der anlayışıyla politika yürütülemeyeceğini, 7 Haziran öncesinde ve sonrasında yürütülen yanlış politikaların bedelinin bugün ödendiğinin altını çizdi.

Aynı görüşte olduğumu daha önceki yazılarımda yazmıştım. Erdoğan’ın  Menderes’in yolundan gittiğini anlatmıştım.

                                                            ***

İnce, Antalya kampında yaptığı o konuşmada

"CHP yelkenlerini doldurmuş, umut saçıyor, güçlenmiş, bu kez AKP’yi perişan edecek, derlenmiş, toparlanmış, her şey yolunda, mükemmel gidiyor... Böyleyse, bu konuşulanların hiçbirisini ciddiye almayın” demiştir.

CHP de hakikaten iyi şeyler olmadığını görmekteyiz.

Maalesef kamuda söylenenler de böyledir.

İnce, CHP’nin Antalya kampında yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu’nu sert bir dille eleştirerek kendisinin hayır oyu kullandığını ve arkadaşlarına da bu yönde uyarılarda bulunmuş.

Çağdaş Ses sitesinin haberine göre Muharrem İnce, “Laiklik yeni anayasada olmamalı" diyen Meclis Başkanı İsmail Kahraman'a  dava açılması için imza toplayan milletvekilinin Kılçdaroğlundan fırça yediğini söylemiş.

(Bu fırça meselesi doğruysa çok vahimdir.)

Muharrem ince şöyle devam ediyor;

Meclis Başkanı 25 Nisan’da bu lafı söylemiş, aradan 10 gün geçmiş hiç çıt çıkmamış. Hukukçu arkadaşlarımıza, Haluk Bey’e, Namık’a, Tanju’ya bir dilekçe hazırlayın dedim, dava açalım. Dedim.

Yazdık dilekçeyi, dava açacağız. Burdur Milletvekilimiz Mehmet Göker de aldı,

“Abi dedi, imza toplayalım”.

Topla Mehmetçiğim…

Mehmet fırça yedi laikliğe sahip çıktığımız için.

Mehmet de burada, ben de buradayım.

Herkes burada.

53 imza toplanmıştı, arkadaşımız imzaları yırttı attı, sonra biz 20 imzayla tepki verdik."

Evet, Muharrem İnce partinin durumunu kısaca anlatmış.

Bu durumda ki bir CHP nasıl umut olabilir?

                                                               ***

Yazacak söylenecek çok şey var elbette ama hepsini yazmaya kalksam sayfalar yetmez.

Kılıçdaroğlu yanlış işler yapıyor…

Efendim bu teklife hayır denseymiş referanduma gidermiş AKP.

Bu durumda seçimi de, referandumu da kazanır AKP.

Ne fark eder ki?

Karşısında onu engelleyecek mecliste bir parti var mı ki?

Bunları yazmak benim için de çok üzücü elbette ama gerçekleri görmezden gelemem.

                                                             ***

Güneydoğu’da çatışma neden bir türlü bitmiyor.

Basında, televizyonlarda her gün kara haber geliyor.

Şu kadar şehidimiz oldu, bu kadar yaralımız var.

Efendim şu kadar PKK ‘lı etkisiz hale getirildi.

Bize ne yahu etkisiz hale getirilenlerden…

Ben her gün aslan gibi gençlerimizin hak etmedikleri ölümlerinden kahroluyorum.

Güneydoğu’yu sanıyorum Erdoğan çoktan gözden çıkartmış.

Asker değilim, tabi bu konuda ahkâm kesemem ama vatandaş olarak bu kadar zamandır bitmeyen PKK saldırıları karşısında TSK’nın iyi yönetilmediğini düşünüyorum.

Tonlarla bombaların gömülerine, bunca mühimmatın PKK eline geçmesine göz yuman iktidar bizleri oyalıyor gibi geliyor bana.

Olan asker ve polislerimize oluyor.

PKK’yı yenmenin bence 4 ana temeli olmalıydı.

Önce silahlanmasına, tonlarca bombayı içeri sokmasına göz yummamalıydı.

Sıkıyönetim ilan etmeliydi.

İncirlik’i kapatır, bütün sınır kapılarını sağlam denetler, kuş uçurtmazdı.

Teröristlerin yuvalanmış oldukları mahalleleri tamamen boşaltırdı.

IŞİD denen belayı yuvalandığı Gaziantep’te bitirmeliydi.

Sonra dağ taş, yerle bir edecekti.

Bunların hiç birisini yapmayacak, kökünü kazıyoruz şu kadarını öldürdük nutukları atıp başsağlığı dilemekle milleti oyalamaktan başka bir şey yapılmıyor…

Bir iktidar yabancılardan önce (mülteci) kendi vatanını, vatandaşını korumak mecburiyetindedir.

Genelkurmay başkanı Hulusi Akar’ın askerlerinin, şehitlerinin yanında olacağına cumhurbaşkanının kızının düğününde olması affedilir gibi değildir.

Bence başarısız bir komutandır.

                                                     ***

Türk donanması için üretilecek milli denizaltı projesine hız verilmiş.

2023'e kadar teslim edilmesi planlanan denizaltılar tam 15 gün su altında kalabilecek.

2,7 milyar dolarlık proje kapsamında üretilecek denizaltılar yakıt ikmali yapmadan ABD'ye gidip gelebilecek.

Amiral Semih Çetin Hasdal Cezaevindeki esaret günlerinde Bir İhanetin Öyküsü adlı kitabında MİLGEM projesini anlatmış, dışa bağımlılığı gittikçe azalan Türk Deniz Kuvvetlerinin geliştirdiği özgün ve gerçek anlamda milli projelerle ABD başta olmak üzere sanayileşmiş Batılı ülkelerin yağlı müşteri olmaktan çıkmasını okurlarıyla paylaşmıştı.

İşte bu iktidar, aslında Deniz Kuvvetlerimizin, Hava ve Kara Kuvvetlerimizin kısaca TSK’nın mümtaz komutanlarımızı tutsak alarak darbeyi o zamanlar başlatmıştı.

Başarılı olamadılar ama şimdi yarım kalan amaçlarını tamamlayabilmek için var güçleri ile çalışıyorlar.

Türk Milleti artık uyanmalıdır.

Oyun içinde oyun oynanmaktadır.

CHP bunları görmeli yeterli gelmeyen yönetim derhal değiştirilmelidir.

Başarısız kişiler yerlerini başaracak kişilere bırakmalıdırlar.

Yoksa ne parti, ne parlamento kalmayacaktır.

 

Benzer içerikleri okumaya devam et

Benzer içerikler

© Copyright 2019 Kemalistler | All Right Reserved