Ali ERALP - Gezi Direnişleri İktidarın Korkulu Rüyası Olmuştu… - Kemalistler -->

Ali ERALP - Gezi Direnişleri İktidarın Korkulu Rüyası Olmuştu…

Ali ERALP - Gezi Direnişleri İktidarın Korkulu Rüyası Olmuştu…

AKP, 2002’de seçimi kazandıktan sonra iktidarını, yalan – dolan, talan üzerine kurdu…

Kendisine miras kalan, alın teri, göz nuru Cumhuriyet değerlerinin ve birikiminin altından girip üstünden çıktı.

Atalarından düşen serveti, hayırsız evlatlar gibi hovardaca harcadı.

“Babalar gibi satarım” dedi. Saçı bitmemiş yetimlerin hakkına şehvetle saldırdı.

Kazanç, rant uğruna ne orman bıraktı, ne toprak, ne fabrika… Tüm Türkiye’yi babasının çiftliği, halkı da tebaası, kulu gibi yönetti.

Daha sonra yağmalama sırası, 2013 yılında Taksim’e geldi. Taksim’in “Gezi Parkı”na.

AKP, gerici ayaklanmasının simgesi “Topçu Kışlası”nı oraya yeniden inşa edecek, bir de AVM yapacaktı.

Tatlı kârlar, tatlı kazançlar elde edecekti. Bu amaçla, Ellerini ovuşturarak, hırsla, zevkle saldırdı ağaçlara…

“Ben yaparım, olur, biter… Çevreciler, gençler, kadınlar, kızlar bir iki bağırırlar, çağırırlar, üzerlerine Çelik Kuvveti gönderirim, seslerini soluklarını keserim, evlerine dönerler, ben de yoluma devam ederim.” GÖKTEN NE YAĞDI DA YER KABUL ETMEDİ” dedi.

Ama bu kez yanılmıştı. Bu kez yanlış hesap “Gezi Parkı”ndan dönmüştü.

Gençler direnişe geçtiler… Gezi parkını doldurdular…

Ellerinde kitaplar, çiçekler; dillerinde türküler, şiirler; yüreklerinde doğa sevgisi, insan sevgisi vardı…

Yıkımı, ağaç katliamını protesto ediyorlardı…

Bu masum direnişi önlemek üzere, sabahın köründe, çevik kuvvet saldırıya geçti.

Üzerlerine tomalarla, kimyasal karışımlı, gazlı sularla, coplarla, zırhlı araçlarla, robocoplarla yürüyordu. Silindir gibi eziyordu gençleri… Yerlerde sürüklüyor, 10 kişi bir kişinin başına çöküyor, tekmelerle, tokatlarla, silah dipçikleri ile linç ediyordu.

Ama bu saldırı, “Gezi Parkı”na yapılan bu şafak baskını, bardağı taşıran son damla oldu.

11 yılın yasa dışı uygulamaları, Cumhuriyet, Atatürk, bayrak, Türk düşmanlığı, “Kürt Açılımı” adı altında ülkeyi bölme çabaları yüreklerde birikmiş, birikmiş, volkan olmuş, isyana dönüşmüştü…

Sonunda volkan patladı.  Kıvılcım bir bozkırı tutuşturmaya yetti…

Direniş, tüm Türkiye’ye yayıldı. Tüm dünyaya yayıldı. Nasıl ki Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı, antiemperyalist mücadelelerde tüm mazlum milletlere, halklara örnek olduysa, Gezi Direnişi de ince zekâsı, şarkıları, türküleri, marşları, mizahı ile tüm direnen ulusların gündemine oturdu.

Çobanyıldızı oldu. Kılavuz oldu. Güneş oldu.

Ağaç kesimi ile başlayan bu taksim direnişi aslında, keyfiliğe, “Ben yaptım oldu” anlayışına karşı bir hak, hukuk arama mücadelesiydi.

Şimdiye dek görülmeyen bir fırtınaydı. Bir Tsunami, 7-8 şiddetinde bir deprem, bir seldi. Bir insan seli, uyanış seliydi.

 “Açılım”, “Barış, Kardeşlik Süreci”, “Analar ağlamasın” palavraları altında sevgili yurdumuzu bölmek, ABD emperyalizmine peşkeş çekmek isteyenlere karşı, 11 yıldır biriken Kemalist öfkenin patlamasıydı.

Bir özgürlük savaşıydı bu.

Nazım’ın deyişi ile “Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıydı.”

Demokrasi selinin, bir ucu Taksim’de, bir ucu Kars’ta, Erzurum’da, bir ucu Paris’te, Londra’daydı.

Demokrasi seli çağ dışı, bilim dışı, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı, yüreği türbanlı, beyni çarşaflı yaratıkları önüne katmış ilerliyordu.

Gezi Direnişi bir destandı. Adı üzerinde bir direnme harekâtıydı. Bir özgürlük harekâtıydı… Her sınıftan, her gruptan, her partiden insanları bir hedefte, bir çizgide birleştirmişti…

Alevi’si, Sünni’si, Türk’ü, Kürt’ü, Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi, dindarı, ateisti, işçisi, işsizi bu direnişle bir araya gelmişti.

Molotof Kokteylleri, havai fişekleri, palaları, satırları olmayan bir halk topluluğunun eylemiydi bu. Ellerinde çiçekler, kitaplar, dillerinde şiirlerle, türkülerle, sazlarla, gitarlarla korku imparatorluğuna, talancılara, soygunculara bir meydan okumaydı…

O zamana dek sokağa çıkmamış, tek olaya karışmamış, olayları sadece TV ekranlarından izleyen anaların, babaların, teyzelerin, amcaların, bacıların da eylemiydi…

Korku imparatorluğu bu direniş sonunda yerle yeksan oldu… Gezi direnişleri iktidarın korkulu rüyası oldu…

Gençlik, KOLTUK DEĞNEĞİ MUHALEFETİN DE ROLÜNÜ ÜSTLENEREK, korku imparatorluğunu temellerinden sarsıp, Atatürk'üne, vatanına, bağımsızlığına, Cumhuriyetine, bayrağına, bütünlüğüne sahip çıkmıştı.

Haziran Direnişi her kesimden insanları bir araya getirerek, 11 yıllık sessizliğin, suskunluğun patlamaya dönüşmesinin bir simgesiydi...

AKP, sarsılmıştı. Şaşırmıştı. Korku içerisindeydi. Yandaşlar, liboşlar, yalakalar korku içerisindeydi.

Korku yer değiştirmişti… Korku dağları bekliyordu. “Evet, Ama Yetmez”ciler bile ağız değiştirmeye başlamıştı.

Ethem Sarısülükleri, Abdullah Cömertleri, Ali İsmail Korkmazları ve daha nicelerini bu korku yüzünden şehit ettiler…

Gezi Direnişi, o zamana dek üzerinde durulmayan bir gerçeği de ortaya koydu:

Sandık tek çözüm yeri değildi…

Milletin asıl kurtuluşu grevlerle, mitinglerle, yürüyüşlerle demokratik direnişlerle sağlanabilirdi ancak…

Bir de bu gerçeği yandaş muhalefet öğrenebilseydi, bugünkü bozuk düzene Türkiye’miz ulaşmazdı… Ulaşamazdı…

(alieralp37@gmail.com)

Benzer içerikleri okumaya devam et

Benzer içerikler

© Copyright 2019 Kemalistler | All Right Reserved