"Sık Lan, Sık..." - Kemalistler -->

"Sık Lan, Sık..."

"Sık Lan, Sık..."

Önümde bir resim var.

Bakıyorum… Hem de hayret ve ibretle bakıyorum…

Bir polis amiri, bir başka polisin boynuna parmaklarını sıkı sıkı geçirmiş, iterek bağırıyor:

“SIK LAN, SIK …”

Neyi sıkacak? Biber gazını…

Kime sıkacak? Hakkını arayan Gaziantep esnafına… Kaportacıya, tamirci ustasına…

Polisin maaşını vergileriyle ödeyen kendi yurttaşına…

Karşısındaki bir düşman askeri değil… Molotof atan, pompalı silah kullanan, yakan, yıkan, yağmalayan, öldüren PKK’lı hiç değil… Bir gariban emekçi… Çoluğunu çocuğunu geçindirmek için canını ortaya koyan bir TC vatandaşı…

“SIK LAN, SIK…” derken, amirin yüzündeki ve gözlerindeki o nefreti anlatmaya sözcükler yetmez…

Bu nasıl bir kin… Bu nasıl bir düşmanlık…

Ama suç onda değil… Suç, onu Frankeştayn haline getiren yöneticilerde… İktidarda… Ona o emri veren valilerde, bakanlarda, başbakanlarda, cumhurbaşkanlarında…

KORKUYORLAR…

Korkuyorsunuz. Her kesten, her şeyden korkuyorsunuz… Herkesle kavgalısınız çünkü… Kendi halkınızdan korkuyorsunuz.

Gençlerden korkuyorsunuz. Yaşlılardan korkuyorsunuz. Kadınlardan, çocuklardan, esnaftan, işçiden, köylüden, direnen, hakkını arayan herkesten korkuyorsunuz.

Gencecik kızları, yaşlı başlı köylü kadınlarını yerlerde sürüklüyorsunuz.13 -14 yaşındaki çocukların başına gaz bombası atıyorsunuz.

Düşünceden korkuyorsunuz, eleştiriden korkuyorsunuz, gerçeklerden korkuyorsunuz. Bilimden, akıldan korkuyorsunuz.

Tek doğru sizin doğrularınız çünkü. Sizin doğrularınızın dokunulmazlığı var. Onlar kutsal. İlahi. Tartışılmaz. Tartışılamaz. Tartışanı, doğru söyleyeni de dokuz köyden kovuyorsunuz.

Yarasalar gibi aydınlıktan korkuyorsunuz.

Size muhalefet edenleri şantajlarla, tertiplerle, CD’lerle susturmaya çalışıyorsunuz. Hep korku, korkutma yöntemine başvuruyorsunuz.

Sizi eleştirecek köşe yazarı bırakmadınız şu memlekette. Size muhalefet edenleri işinden, gücünden ettiniz. Gazeteleri yandaşlara bağladınız, bağışladınız. Ya da vergiyle, baskıyla emir erine dönüştürdünüz…

Statlardan, statlardaki seyircilerden korkuyorsunuz. Onların slogan atmalarını yasaklıyorsunuz.

Tunceli dağlarında PKK paçavraları dalgalanıyor. Güneydoğu’da PKK’lı eşkıyalar yol kesip, kimlik denetimi yapıyor, vergi topluyor. Görmüyor musunuz, duymuyor musunuz onları?

Dokunulmazlığı mı var bu bölücülerin, bu zararlı böceklerin? Yoksa bir takım sözler mi verildi kapalı kapılar arkasında, imzalar mı atıldı? Neden onlara gaz sıkmıyorsunuz?

Siz o kadar çok çamura battınız, o kadar çok kan akıttınız, o kadar çok can aldınız, o kadar çok suç işlediniz ki dünyanın tüm yasalarını, anayasalarını getirsek, yine de sizi cezalandırmak için yeterli gelmez…

Sabah akşam zemzem suyu ile yıkansanız, kirlerinizden arınamazsınız…

Aklınıza bile getirmek istemediğiniz, aklınıza geldikçe ruh sağlığınızın bozulmasına neden olan asıl gerçek şu:

SİZ, YARGILANMAKTAN KORKUYORSUNUZ. İKTİDARI KAYBETMEKTEN KORKUYORSUNUZ…

Faşist yasaları “İÇ GÜVENLİK” adı altında bu yüzden meclisten geçirmeye hazırlanıyorsunuz. Bu yüzden BAŞKANLIK SİSTEMİ adı altında yasamayı, yürütmeyi, yargıyı siyasallaştırıp, tek adamın eline teslim etmeye, tüm kurumları tek adamın hizmetine sunmaya hazırlanıyorsunuz...

Siz, ölünceye dek iktidarda kalmayı düşünüyorsunuz. Bunun için tüm Türkiye’yi ateşe atabilirsiniz... Pire için yorgan yakabilirsiniz… Yeni yeni cinayetler işleyebilirsiniz… Ama yanılıyorsunuz. Hem de çok kötü yanılıyorsunuz.

Bu dünya, “Devlet bize emir veremez, biz devlete emir veririz” diyen en azılı faşiste,Hitler’e bile kalmadı… Ölüm döşeğindeki darbeci Kenan Evren’in gözlerine baktınız mı hiç? Korku tünemiş derinliklerine… Suçluluk gözlerinden okunuyor. Yaşını büyüterek astığı fidanların azabı yakıp kavuruyor yüreğini şimdi…

Sizin de sonunuz azılı faşistlerin sonu gibi olacaktır…

Yurtseverleri temizliyorsunuz. Sapıkları, katilleri, manyakları, hırsızları, PKK’lıyı baş tacı yapıp, tecavüzcüleri serbest bırakıyorsunuz… Yurtsever gençleri içeriye atıyorsunuz, öldürüyorsunuz.

 Hastalıklı bir toplum yarattınız. Fuhuş, kadın ticareti sizin zamanınızda iki kat, üç kat daha arttı. Hırsızlar, katiller, ihbarcılar, gammazlılardan oluşan bir toplum yarattınız. Bu sapıklar, hırsızlar, katiller ordusu bir gün sıranın kendilerine de geleceğinden korkarak, zamanla silahlarını sizlere çevireceklerdir.

Bunu da hiç aklınızdan çıkarmayın.

Bir yandan da öldürdüğünüz Abdullah Cömert’ler, Ethem Sarısülükler, Okkır’lar, Tatar’lar, Giray’lar, budaklı odunlarla canına kıydığınız Ali İsmail Korkmaz’lar,  kâbusunuz olacak. Geceleri gözünüze uyku girmeyecek… Sabahlara dek uyuyamayacaksınız… Zalim yastık diken olacak yüzünüze…

Size bir şey daha söyleyelim buradan. Alanlarda, bulvarlarda, caddelerde direnenler, bayrak taşıyanlar, tazyikli sulara göğüslerini siper edenler sadece gençler değildir… Onlardan da fazla, onlarla birlikte hareket eden yaşlı kadınlar, ihtiyar delikanlılar da var arkalarında… Yani sel olup, Tsunami olup akacak olan HALK var arkalarında…

Asıl mücadele bundan sonra başlıyor.

Ne diyordu meydanlarda toplanan yiğitler: BU, DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM…

Mücadele devam edecek… Taa Kurtuluşa dek…

(alieralp37@gnail.com)

Benzer içerikleri okumaya devam et

Benzer içerikler

© Copyright 2019 Kemalistler | All Right Reserved