Cumhuriyet Halk Partisine bu kadar zarar veren, yörüngesinden çıkaran bu adam kimdir diye incelediğimizde onun tutumunu daha iyi anlıyoruz.
Seksenli yıllardan beri Kürtçülerin taleplerini savunan Diyarbakırlı bir avukat ve Diyarbakır’da
PKK ile birlikte hareket eden İnsan Hakları Derneğinin eski yöneticisi olduğunu görüyoruz.
Sonra 2009'daki Habur rezaletinde ülkeye giriş yapan PKK'lıların avukatlığını üstlenmiş…
(Eh, avukattır mesleğini icra etmişte denilebilir bazıları tarafından.)
Bitmedi, sonra Wikileas’in yayınladığı belgelerden TR705olarak kodlandırılan bir Amerikan ajanı ve Amerikan Özel İstihbaratının CHP deki kaynağı olduğunu öğreniyoruz.
Ayrıca, Türkiye’nin bölünme sürecinde Amerika'nın önemli ayaklarından birisi olduğu iddiaları ortaya atılıyor.
Bu iddialar ne derece doğrudur bilemem ama defalarca basında yazılmış olduğu halde ciddi bir şekilde yalanlamamakla ısrarlı bir tutum içinde gördük kendisini.
Şimdi bir insan olarak tüm bunları bilmemiş, duymamış olalım ve öylesine inceleyelim kendisini.
***
2010’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin başına geçmesi ve kadroları değiştirmeye başlaması ile 2011’deki seçimlerde İstanbul’dan aday gösterilerek milletvekili seçildi. Sonra hemen genel başkan yardımcılığına getirildi.
Ne var ki;
Habur’dan giren PKK’lı Lütfü Taş’ın, savunmasını üstlenen Tanrıkulu'nun CHP'de siyaset yapacağı haberlerinin çıkmasıyla kendisini avukatlıktan azletmesi akıllara Tanrıkulu’nun siyasete neden bir Kürt siyasi hareketinden girmediği sorusunu getiriyor.
Kendisine Cumhuriyet Halk Partisi’ni neden tercih ettiği sorusuna:
"Kürt sorunu CHP'siz çözülemez' tespitini yapmış ve bunu kamuoyu ile paylaşmıştım. Bu tespitim bile, tek başına, niçin CHP'de olduğumu gösteren önemli göstergelerden birisidir” diye yanıt veriyor.
Oysa yalan konuştuğu daha sonra anlaşılıyor.
Çünkü CHP ye gelmeden önce onun DTP den aday olmak istediği ama listeye alınmadığı meydana çıkıyor.
Burada akıllara yine bir soru takılıyor.
Tanrıkulu’nun CHP’ ye girmesini hangi güç istedi ve onu yönlendirdi?
***
Tanrıkulu’nun CHP ye katılmasıyla partide bir takım şeylerin değişmesi de başlamış oldu.
Mehmet Faraç’ın yazılarından öğrendiğimize göre 12 Haziran seçimleri öncesi CHP yöneticileri aday yoklaması için kentleri dolaşıyordu...
Adıyaman’a geldiklerinde 1984’de CHP’den Besni Belediye Başkanı seçilen ve ailesinin neredeyse 70 yıllık CHP geçmişi olan Mehmet Baykara’ya herkesin birinci sıradan aday gözüyle baktığı görülüyor.
İşte burada Sezgin Tanrıkulu’nun devreye giriyor.
İstanbul’da eczanesi olan ve yörede çok sevilen Mehmet Baykara’nın yerine, Diyarbakır’da birlikte çalıştığı Adıyaman Devlet Hastanesi’nde geçirdiği bir soruşturma nedeniyle 2007’de adaylığı engellenen Salih Fırat’ı CHP’ye alıyor.
Böylece CHP’nin tek Adıyaman milletvekili olarak Fırat’ın Meclis’e girmesini sağlıyor.Hem AKP hem de BDP ile yakın ilişkileri olduğu bilinen Fırat’ın CHP de kaldığı 1,5 yıl içinde hiçbir varlık göstermediği biliniyor.
Sonuçta CHP den istifa ederek "Sürece katkıda bulunmak için gövdemi ve yüreğimi taşın altına koymaya ve baldıran zehrini paylaşmaya geldim" diyerek AKP ye geçiyor.
Böylece CHP’den bir vekil eksiliyor.
***
Sezgin Tanrıkulu en başından beri PKK ve BDP' in sonra HDP ’in görüşlerini savunmasıyla parti içinde huzursuzluk yaratan bir adamdır.
Türkiye’nin bölünme sürecinde Amerika'nın önemli ayaklarından biri olduğu iddia edilen Tanrıkulu, politikaları ile iddiaları adeta doğrulamaktadır.
CHP adına konuşmalarına baktığımızda CHP ideolojisine tamamen ters düşen, neredeyse HDP li gibi konuşarak taraf olduğunu açıkça belli etmektedir.
Bu tutumu ile partici ve dışı Kemalistlerin tepkilerine sebep olan Tanrıkulu çıkan sesleri umursamamakta partinin genel başkanı gibi hareket etmektedir.
Tabi en büyük desteği de Sn. Kılıçdaroğlundan almaktadır.
Partinin gittikçe kendi seçmenlerinden uzaklaşmasında, ideolojisinden sapmasında büyük etkisi olan Sezgin Tanrıkulu’nun amacının CHP’yi bir Kürt partisine çevirmek olduğu açıkça meydandadır.
Onun sayesinde CHP adeta HDP in ağabeyi durumuna düşürülmüştür.
Bu durum Atatürk’ün ve vatan uğruna canlarını vermiş şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktadır.
Ayrıca CHP de ben dâhil tüm Kemalistlerin ruhsal sağlığını bozmuştur.
***
Yıllardır Öcalan'ın dillendirdiği 'Hakikatleri araştırma Komisyonu’nun kurulmasını isteyen bir genel başkan yardımcısı CHP tarihinde nasıl yazılacak acaba?
Bu adam suçüstüne suç işlemektedir aslında.
CHP adına Tunceli (Dersim )olayları için özür dilemesi asla bağışlanamaz.
CHP’nin TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki devletin resmi dili Türkçe dir ifadesinin kabulünü ret etmektedir.
CHP’nin aldığı karara “Devletin resmi dili, yurttaşların anadili olur” diye Twitter’dan attığı tweetlerle eleştirmiştir.
Bu kişinin CHP den çoktan ihraç edilmesi gerekirken, “Açılım” için Meclis’e 70 maddelik teklif sunduğunu öğrendik.
Tamamen PKK’nın ve İmralı’daki bebek katilinin dile getirdiklerinin tıpa tıp aynısı neredeyse.
Cadde, sokak, bulvar isimlerinin acı (!)yaşattığı gerekçesiyle eski isimlerine dönüştürülmesini talep etmiş.
Bu talebi kabul görürse AKP ‘in ekmeğine yağ sürecektir.
Bir de bakacağız ki Taksim Meydanının adı Şeyh Sait Meydanı olarak değişivermiş.
Yine anadil diye tutturmuş
“Toplumsal Mutabakat ve Ortak Akıl Heyeti Komisyonu”nun oluşturulmasını istemiş.
Yaptıklarına baktığımızda ülkenin bölünmesi için acele ettiği ve CHP için değil PKK ile AKP için çalıştığı görülmektedir.
Tüm bunların kararını kiminle aldı açıkçası merak etmekteyim.
Parti içinde birçok milletvekilinin haberi dahi yok.
Uzun lafın kısası PKK ve bebek katilinin emirlerini yapan bir emir eri gibi çalışmasına partiden neden bir ses çıkmıyor anlamak mümkün değil…
Partinin genel başkanı o, has adamı o…
Kısacası CHP'yi yöneten mevcut kadro CHP’yi bitirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Köy görünüyor kılavuza gerek var mı?
Bu zatın yeri CHP değil HDP dir.
Onun ve aynı düşünde olanların acilen CHP den uzaklaştırılmaları gerek…
CHP ancak böyle kurtulur ve iktidar yolları açılır ve halkın umudu olur.
***
Eleştirdiğimizde bazı arkadaşlarımız bizleri AKP veya başka bir partiye hizmet etmekle suçluyorlar.
Ulusalcılar tek tek çeşitli bahanelerle partiden atılırlarken sesiz mi kalacağız?
İşte Süheyl Batum’dan sonra sıra Birgül Ayman Güler’e geldi.
Özlerinde CHP sevgisi olmayan iki günlük adamların göz göre göre partimizi yok etmeye kalkmalarına, izin vermek vatan hainliğidir.
Atatürk ve onun devrimlerine ihanettir.
CHP Atatürk’ün partisidir.
Hepimizin partisidir.
Halen olanları ya görmek istemediklerinden, ya da çok ilgilenmediklerinden anlayamıyorlar.
Uyan be arkadaşım uyan artık…
Ne olur silkelen ve gerçekleri gör diyerek sözlerimi noktalıyorum.
TC.Tünay Süer
KEMALİSTLER Kemalistler TWİTTER GÜNCELLEMELERİ GÖRMEK İÇİN
- Kemalistler Instagram da takip et
Takip Et Kemalistler