Bizim siyasilerimiz ve parti liderlerimiz uluslararası platformlarda, kendi partilerini dış dünyada kabul görmüş, yılların verdiği demokratik geleneklerle belirli bir kişlik kazanmış siyasi gruplara katmayı pek severler. Sosyalist International’dan tutun da Liberal Partiler veya Muhafazakar Partiler grubuna kadar çok değişik yelpazede siyasi kurumlar ve bu partilerin genel nitelikleri, inandıkları, yasama geçirmek istedikleri ilkeler vardır. Bizim siyasiler her ne kadar ellerine geçen her fırsatı kendi partileri için bir propaganda aracı olarak kullanmakta usta olsalar da bazan, katıldıkları uluslararası grup veya temsil ettiklerini iddia ettikleri siyasal nitelik bizdeki algılanmasından çok farklı algılanmaktadır evrensel düzeyde.Yani başkaları bizim sadece kelimelerle tanımladığımız ilkeleri daha derin, daha ayrıntılı ve daha uygulamaya ve yaşama dönük incelemiş, bunların niteliklerini belirlemiş ve kavram kargaşasına son verecek sonuçlara ulaşmıştır.
Bu kavramlardan birisi de demokratik yaşantımızda siyasi partilerin en çok yakınlık duydukları Muhafazakarlık kavramı ve bunun ilkeleridir. Bizler Türkiyede bir taraftan kendimize özgü nitelikleri korumayı amaçladığımızı söylerken, bir taraftan da dünyaca kabul görmüş kavramlara kendimizi uydurmaya çalıştığımızı sanıyoruz çoğu kere.
Bir yanlışlığa meydan vermemek için, dünyada neyin nasıl algılandığını da bilmek zorundayız.
Acaba başkaları da aynı şeyleri bizim gibi algılayıp uygulamaya mı çalışıyor, yoksa başkalarında algılama başka uygulama başka mı? Yahut aynı şeyleri başkaları değişik anlayıp değişik mi uyguluyor?
Bu yüzden bu yazımın amacı psikoloji biliminin bulgularını içeren bir bilimsel araştırmayı tanıtmak olacak. Sonuçta herkes kendi değerlendirmesini kendi yapabilecek. Siyasi ideolojilerin bir kafeterya sistemi gibi azıcık şundan, azıcık bundan alarak kullanılacak bir renkler cümbüşü olup olmadığı da daha belirgin hale gelecek sanıyorum.
Amerikan Psikoloji Derneğinin yayın organı “Psikoloji Bülteni-Psychological Bulletin” isimli bilimsel derginin Mayıs 2003 tarihli ve 129 üncü Cilt 3 numaralı sayısında 4 üniversite öğretim üyesinin araştırmalarının sonuçlarının yayımladığı bir makalede siyasal muhafazakarlığın nitelikleri saptandı.
“Toplumsal Algılamanın Yönlendirdiği Siyasal Muhafazakarlık- Political Conservatism as Motivated Social Cognition” başlıklı bilimsel araştırmada, son 50 yıl içinde 12 ülkeden siyasal muhafazakarlık görüşlerini işleyen 22 bin 818 konuşma, makale, kitap ve konferans bildirileri ile 88 örnek karşılaştırılarak siyasal muhafazakarlığın genel özellkleri saptandı. Kalifoniya Üniversitesi-Berkeley Kamu Politikası Yüksek okulunda görevli Profesör Jack Glaser ve Profesör Frank Sulloway ile, Stanford Üniversitesinden Profesör John Jost ve Maryland Üniversitesi-College Park’ta görevli Profesör Arie Kruglanski tarafından yapılan ortak araştırma siyasal muhafazakarlığın ortak özelliklerini söyle belirledi:
-Korku ve saldırganlık
-Dogmatizm ve belirsizliğe karşı hoşgörüsüzlük
-Belirsizlikten kaçınma
-Değişime direnme
-Eşitsizliğe hoşgörü ile bakmak
-Emin olma ihtiyacı
-Korku yönetimi.
Araştırmada 10 büyük meta analiz tekniği-araştırmaların karşılaştırılarak yeniden analiz edilmesi-kullanılarak sonuçlara ulaşıldı.
Ayrıntılar
Araştırmaya göre, belirsizlikten kaçınma ve korku, muhafazakarları değişime karşı çıkmaya ve sonuca “statükocu”olmaya yöneltiyor. Aynı şekilde korku yönetimi muhafazakarları “herkesten tehdit gelebilir” düşüncesine yönetiyor. Ornegin; ABD’de 11 Eylül terror olaylarından sonra bazı Amerikalıların yabancılara karşı sergiledikleri düşmanlık bunun bir belirtisi olarak yorumlanıyor. Aynı şekilde değişime de karşı çıkma olarak belirleniyor.
Korku ve tehdit altında olduğunu hissetme muhafazakarlığın ikinci niteliğini ortaya çıkarıyor ve “eşitsizliğe destek verme, eşitsizliği hoş görü ile karşılama” görüşünün ortaya çıkmasına neden oluyor. Tıpkı Hindistandaki Kast sistemini veya Güney Afrikadaki Irk ayırımcılığını desteklenmesinde olduğu gibi. Çok değişik muhafazakar insan değişime karşı çıktıkları gibi, eşitsizliği de onaylarlar. Örneğin Hitler, Musssolini ve eski ABD Başkanı Ronald Reagan kişi olarak birer muhafazakardı fakat hepsi de sağcı muhafazakar politikacı olarak “idealize edilmiş bir geçmişe dönmek” amacındaydılar. Arastırmacılara göre, tıpkı tüm inanç sistemlerinde olduğu gibi, muhafazakarlık da bazı psikolojik ihtiyaca yanıt veriyor fakat yanlis, akıldışı veya prensipsizlik anlamına da gelmeyebiliyor”.
Belirsizlikten korku muhafazakarları bilinen, alışılmış, klişeleşmiş ve kalıplaşmış görüşlere belbağlayıp, basit çözümler aramaya sevk ediyor. Bunalım veya olası bunalım dönemlerinde muhafazakar popülizmin (avamcılık) görüşlerin seçmenlere değişik psikolojik nedenlerle solcu popülizmden daha ilginç geldiğini de belirten araştırmacılar ilginç bir saptama da bulunuyorlar. Onlara göre Stalin. Kruşçev veya Castro gibi değişim yanlısı sol kanat siyasetçileri iktidara geldikten sonra, eşitlik iddiasıyla değişime karşı çıktılar. Örneğin Stalin giderek eski sistemi korumaya çalışan bir çeşit’ muhafazakar” haline geldi.
Muhafazakarlar kendi durumlarını açıklamak için karmaşık entellektüel tartışmalar yerine, konulara daha basit açıdan bakarak, olayları siyah ve beyaz mantığı ile açıklıyorlar. Örneğin; ABD başkanı George Bush 2001 yılında İtalyaya yaptığı bir gezide Dünya liderlerine;“Neye inandığımı biliyorum ve biliyorum ki, inandığım doğrudur”,bir İngiliz gazeteciye de” benim işim nüanslarla uğraşmak değildir” derken muhafazakar görüşünün açıklamasını yapıyordu.
KEMALİSTLER Kemalistler TWİTTER GÜNCELLEMELERİ GÖRMEK İÇİN
- Kemalistler Instagram da takip et
Takip Et Kemalistler