Genel seçimler, anayasa referandumu, yerel seçimler ve cumhurbaşkanı seçimleri olmak üzere 4 Seçime girdik hepsinde de başarılı olamadık. Acı ama gerçek budur. Evvela bunu kabullenmeliyiz.
Ve hep birlikte düşünmeliyiz.
Cumhuriyetin ve rejimin sigortası olan fakat yörüngesinden çıkmış CHP’yi kendi ilkelerine döndürerek, iktidara nasıl taşıyabiliriz, hatalarımızı nasıl düzeltebiliriz?
CHP den umudunu kesmiş olan halkımızı nasıl umutlandırır, heyecanlandırır, canlandırırız?
Şayet hatalarımızı kabul etmez aynı yolda gidersek bizleri geri dönüşü olmayacak çok ama çok karanlık günler beklemektedir.
Bakınız, resmi gazetede cumhurbaşkanlığı yayınlandığı halde yasa dinlemeyen, halen başbakanlığına devam eden Erdoğan baskın seçime gitmek istiyor. Aldığımız duyumlara göre tarih olarak 9 Kasımı belirlemiş ve seçim hazırlıklarını (broşürlerin basılması, vs)tamamlamış bile.
Açıkça söylüyor. Ben 1920 yi tanırım, ötesini tanımam.330 Milletvekilini bulduğumuz zaman hemen Anayasayı değiştireceğiz.. Bunun anlamı Rejimi değiştireceğim, Hilafeti tekrar getireceğim demektir. Hiç bir şeyden çekinmeden laik cumhuriyete, Atatürk’e meydan okumaktadır, çekineceği bir mercii kalmamıştır çünkü. Cumhuriyetin tüm erklerini eline geçirirken ne yazık ki CHP bir varlık gösterememiş, onu durduramamıştır.
Bizler bu muhalefet tarzımızla ne yapacağız? Düşünen var mı?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanamamış olmamız bize toparlanmamız için bir ihtardır.
Bu halimizle genel seçimlere gittiğimizde sonuç hezimettir.
Ya Ana muhalefet durumumuzu da kaybedeceğiz, yâda parlamentoya bile giremeyeceğiz.
Dedim ya gerçekler üzücü olsa da uyanmalı, görmeliyiz.
Tehlikenin farkına varmalıyız artık.
Bir tarafta Türkiye’ye gözlerini dikmiş olan emperyalist güçler ve maşaları, başta PKK ve de diğer azılı terör örgütleri ile bu anlayışla mı mücadele edeceğiz?
Derhal toparlanmalı, Atatürk Türkiye’sini yok etmek isteyenlerle tıpkı İstiklal savaşımızdaki gibi mücadeleye başlamalıyız.
Ne yazık ki partide bazı milletvekilleri kendi bireysel çıkarları ve ideolojileri için CHP’yi rayından çıkartmak üzere görevli olarak CHP ye katılmışlardır.
Görünen açık seçik budur.
Gerçek CHP li olarak olanları görmemezlikten gelemeyiz, gelmemeliyiz.
Bizler partimizi iktidara taşımak için ömrünün büyük bir bölümünü partimize hizmetle harcamış üyeler olarak sessiz kalamazdık.
Bizleri temsil eden vekillerimizi partimiz nereye gidiyor diye soru yağmuruna tutup dileklerimizi kendilerine adeta bıktırırcasına aktardık şimdiye dek.
Bu nedenle parti içinde az sayıda görülen milletvekillerimizden genel başkanın istifasını isteyen bir açıklama geldi.
Sn.Kılıçdaroğlu’nun yanıtı ise şöyle oldu:
"CHP’nin tabanı bu çıkışlarından rahatsız! Burada üzülerek ifade edeyim ki, bu arkadaşlarımın çoğunu siyasete taşıyan benim. Eğer bir hata aranacaksa bunları getiren kişi olarak bende aranması lazım ". Kılıçdaroğlu’nun böyle konuşması, durumu saptırması biraz komik olmuştur.
Taban dedikleri kendi seçtikleri bin küsur delege midir, yoksa halkın büyük bir bölümünü kapsayan CHP ye gönül vermiş kişiler, emektar örgüt müdür?
İsterlerse kurultay yerine referandum gibi halkıda kapsayan bir oylama yapsınlar bakalım ne çıkacak?
Muhalefet eden vekilleri siyasete ben taşıdım ve çok pişmanım diyor. (Oysa o milletvekilleri onun için oy vermişlerdi.)
Şimdi yerinde bir soru sormak isterim.
Kılıçdaroğlu’nu siyasete ilk taşıyan Deniz Baykal şu günlerde acaba pişman mıdır?
Baykal kendisine kurulan komplonun ardından, saygın bir davranış sergileyerek Genel Başkanlık görevinden istifa etmişti.
Kılıçdaroğluna altın tepside genel başkanlığı sunan eski Genel Sekreter Önder Sav, acaba şimdilerde pişman mıdır? Bende bunları sormakta haklıyım sanırım.
Tehlikenin farkına varamayanlar halen CHP’nin önceki Genel başkanı Sn. Baykal için "o da partiyi meclis dışında bırakmıştı" diyerek mukayese yapmaya kalkıyorlar.
VE bazı kafalar utanmadan hakarete varacak yorumlar yapıyorlar.
"CHP’yi baraj altında bırakanların yönettiği bir CHP! Aynı kafa yine hortlamış görünüyor "diyorlar, buna benzer çirkin sözler söylüyorlar.
O aynı kafa dedikleri Cumhuriyet Halk Partisi’nin ikinci kurucusu ve genel başkanı olan, dürüst, Atatürk ilkelerine bağlı gerçek bir lider olan Deniz Baykal’dır.
Parlamento dışında kalmamızın nedenlerini en iyi bilenlerden teki benim.
CHP-SHP birleşmesini hazmedemeyenler ve sırf Baykal’ı düşürebilmek için MHP -DSP bağımsız aday olan UFUK Uras’a destek vermişlerdi.
Bizler partimiz parlamento dışında kaldı diyerek gözyaşı dökerken onlar kahvelerde;
OH! Baykal’ı düşürdük diye göbek atıyorlardı.
Baykal kaybettiğimiz için hemen istifa etmişti.
Gerçek CHP li tüm örgütün, halkın baskısı ile Cumhuriyet Halk Partisi 11. Olağanüstü Kurultayında yeniden seçilerek üçüncü kez CHP Genel Başkanı olmuştu.
O laf attıkları Baykal çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş, 30 Ekim 1995 Tarihinde seçimleri kazanmış ama tek başına iktidar olacak potansiyeli yakalayamamış olduğundan DYP-CHP koalisyon hükümetinde başbakan yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerini üslenmiştir. Baykal gerçek bir devlet adamı ve gerçek bir liderdir.
Partide iyi gitmeyen bir şeyleri dile getirenleri eleştirmek, suçlamak için mutlaka Baykal’ı katarak bahaneler üretmek en büyük terbiyesizliktir.
Atatürkçü düşünceye ve kuruluş felsefesine yüzde yüz bağlı olan bir partili olarak, doğruları konuşmaktan beni kimse alıkoyamaz.
Sn.Kılıçdaroğlu’na şahsen insan olarak hiçbir kindarlığım yoktur. Genel Başkanım olarak kabul etmiş hiçbir saygısızlığım da olmamıştır.
Ne var ki kendisinin de hatalarını kabul etmesi gerekir.
Ekmeleddin İhsanoğlu yanlış bir adaydı. Parti Meclisinden, milletvekillerinden bile gizlenen bir kişiydi.. Hepimiz basından öğrendik. CHP Gurup Başkanı Muharrem İnce dahi basından öğrendiğini itiraf etti.
MYK da tartışılmamış, sır gibi saklanmış bir ÇATI adayı olabilir mi?
Neden gizledi?
Böyle gizli, saklı işler, kararlar ve sonucunda hüsrana uğramamız neticesinde kurultay isteyen vekillere gönderme yaparak
"Güçleri yetiyorsa kurultay için gerekli imzayı toplayıp karşıma çıkarlar. Görelim bakalım ne kadar destekçileri varmış partide" diyen genel başkan bir şekilde delegeleri kendisine bağlı olanlardan özenle seçmiş olduğunu da itiraf etmiş oldu böylece. Parti içi demokrasiden filan bahsetmemelidir.
Yangından mal kaçırırcasına kısacık bir zaman dilimine kurultay tarihini belirlemesi de delegelerine göz açtırmamak içindir.
Ne var ki CHP delegelerinin ne yapacakları hiç belli olmaz. Bazen insanın en güvendiği kişi arkasından vurabilir tıpkı BRÜTÜS gibi. Kimse vaz geçilmez değildir.
Sn.Kılıçdaroğlu yine bir pot kırarak muhalefet edenler için:
Bu hastalıklı bir anlayıştır. Bu hastalıklı anlayıştan CHP’yi kurtaracağım" dedi ve doğrusu çok kırıcı oldu.
Hastalıklı anlayış! Yani psikolojik dengesizlik normal olmayan bir hali ifade eder değil mi?
Ekmeleddin beyi kendi kafasına veya birilerinin isteğine göre aday yapacak kazanamayınca da karşı gelenleri böyle suçlayacak. Siyasi etiğe sığmayacak sözlerdir bunlar.
Gittikçe parti üzerinde Erdoğan gibi bir diktatörlük havasını estirmeye başladı sözleri yaygınlaşmaktadır. Yalnız unutulmamalıdır ki burası AKP değil Atatürk’ün CHP sidir.
Hele tıpış, tıpış gidip oy vereceksiniz demesi ikna ettiğimiz birçok seçmeni de çileden çıkartarak oy vermesini engellemiş oldu.
Sn.Kılıçdaroğlu hatayı ilk önce kendisinde aramalıdır.
KEMALİSTLER Kemalistler TWİTTER GÜNCELLEMELERİ GÖRMEK İÇİN
- Kemalistler Instagram da takip et
Takip Et Kemalistler